10 Ekim 2012 Çarşamba

bir ayıyı ne $ekilde postalayabilirsin?

Bugün, içimde sabitlenip kemikle$en "someone accidentally replaced my heart with a baked potato" stilini 1 yıl içinde ufaktan bi kımıldanmaya, sonra bi fıtfıtıfıtı staylaya, nihayetinde de attan dü$mü$ karpuza evrilmesine yardımcı olan dallai lamanın doğum günü. Hayır; doğum günlerine ve hatırla(n)maya çok önem verdiğim hâlde kuru kuruya da olsa kutlamayacağım. Plaklarına ve malt $i$elerine be$eri ili$kilerinden daha çok önem veren, sevgili / arkada$ / dost statüsü gözetmeden yaralarını kendi yaralarımmı$ gibi kabullenip iyile$tirmek istediğimi söylediğim hâlde egosunu hunharca üstümde parlatmaktan imtina etmeyen ve bir konser kaydının kapalı pencerelerini açtığını, tam olarak olmak istediği yeri gösterdiğini, cennete benzediğini söyleyebilen birinin içine ula$mam mümkün değil çünkü.

Bugün, senelerdir çalı$tığım müdürler / direktörler içinde en sevdiğim ki$iyle birbirimize girme tatbikatı yaptık. Hiç hazzetmediğim, kendimle kurallarımla çeli$tiği hâlde bu ara i$lere / tekliflere çok yoğun $ekilde asılmıyor ve daha da kötüsü oldukça geç gidiyorum ofise. Sabah ünlemli, dikkat edelim'li bir mesaj gönderince "çözmemiz gereken daha ba$ka, beni cidden zorlayan mevzular var bildiğin gibi, onlara yönelik bir geli$me var mı ki bana giri$ çıkı$ saat soruyorsun?" dedim. O da 2 aydır maa$ almadığını ve benim maddiyatın dı$ında ya$adığım bütün sıkıntıları katmerli olarak ya$adığını ama bize yansıtmamaya çalı$tığını hönkürdü. Bir taraftan haklı olduğunu bilsem de bu kadar basiretsiz kalmamız(kalması?) beni delirtiyor. Harika bir i$yerimiz var, değil mi?

Bugün, en yakın arkada$larımdan biriyle sanırım son kez Çengelköy'de denize kar$ı kahvaltı yaptık. Yakla$ık 7 aydır bütün i$ bulma giri$imleri bir tarafında patladığı, aldığı evlenme teklifini hayatında biraz düzgün ve normal giden bir $eyler olabilmesi için kabul ettiği ve normalde dünya sikime tayyare götüme minare bir kadın olsa da ben'ci dü$ünceler yerine biz'e yöneldiği hâlde ni$anlısının sümsük ve hem kendine hem etrafına güvensiz bir adam çıkması sebebiyle ni$an atmak durumunda kaldığı ve hayatla sürekli inatla$manın sağlığından götürdükleri yüzünden Antalya'ya geri dönüyor. Ve ben de, yanında tırnaklarımı / dikenlerimi çıkarmadan kendim gibi olabildiğim bir insanla mânen olmasa da cismen uzakla$mak durumunda kalıyorum.


Bugün, aslında dün gelen ve "ne de olsa kışın sonu bahardır." hatırlatmasını geçen o bi "size sarılabilir miyim?" hanfendünün kartpostalına kahkahalarla gülerken bir taraftan da sinirden gözlerimin dolduğu, burun direği sızlamalı anlardan birini ya$ıyorum. Akrep olmak, her daim 2 uç arasında çılgınca yardırmak demek çünkü. Ama $u an pozitif tarafta kalmaya yönelik isteğim daha ağır basıyor. O yüzden denize kar$ı söyleyeceğim $arkıyı seçmek için müzük klasörlerimi taramaya gideyim ben.

2 yorum:

  1. o zaman tayyörümü çıkarayım ben de, halet-i ruhiyemizi mustafa bey'e anlatmaya çıkayım. ya da atakule'ye çıkıp bön bön ankara'ya da bakabilirim. sen seç.

    YanıtlaSil
  2. Yok Çukurhan'da Avlu Bar var, orada bi bira yuvarla sen benim yerime Mösyö lö Barbar'la.

    Ayrıca tayyör ve döpiyes.. Ne kadar kıl kelimeler ve formatlarsınız siz ya.

    YanıtlaSil