17 Ağustos 2015 Pazartesi

45 saniye.


24 Nisan 2015 Cuma

kulağımdaki sesler vol.645645

Niye debeleniyorsun, ne gerek var?
İki çiziğe bakar olay.
Bu sefer enine değil dikine olması yeterli.

16 Nisan 2015 Perşembe

amk hırsızı!

Sabah 06:45'te irkilerek uyandım, telefonun ekranını dürttüm ve $u mesajı gördüm:
"Sonu .... ile biten kartınızdan 1,500 TL nakit çekim i$lemi gerçekle$tirilmi$tir. Bu mesaj bilgilendirme amacıyla gönderilmi$tir."

2 hafta önce ofisten bir arkada$ımın AKBANK hesabından 4,000 TL'ye yakın para çekilmi$ti parça parça, ondan 2 hafta önce de bir ba$kasından. O yüzden her ne kadar tepeden tırnağa sinire kessem de hem izlenecek yollar ne yazık ki ba$kaları tarafından tecrübe edildiği için, hem de saksıyı çalı$tırıp maa$ın tamamını oraya yatırmadığım için nispeten sakin bir $ekilde $u yolları izledim, izliyorum:

  1. çağrı merkezini arayıp kartı iptal ettirdim, 
  2. ofise yakın TEB'e gidip itiraz formunu doldurdum, (Bahçelievler diye semt varmı$ sıçtığımın İstanbul'unda; oradaki Soğanlı Şubesi'nden çekilmi$ hem benimki hem diğerlerininki) 
  3. $imdi dilekçeleri hazırlıyorum, 
  4. yarın sabah da savcılığa gideceğim.

Zaten iliğimize kemiğimize dadanan hırsızlar ordusu yetmiyordu; bir de münferit olanı götümde bitti.

14 Şubat 2015 Cumartesi

kırık dökük.

İki intihar notu var, zaman zaman aklıma gelen.
Biri İpek Ertürk'ün yazdığı; "Yavaş yavaş delirdim. Kimse fark etmedi."
Diğeri de Dicle Koğacıoğlu'nun; "Çok acı var dayanamıyorum."
Özellikle de akıl tutulması, iç sıkı$ması, nefes alamama, ne yapacağını, nereye kaçacağını bilememe hallerinde ya da bu durumları tetikleyici ne tepki versen yetersiz kalacak olaylar ya$andığında dönüyorlar kafamda.
Ne yapayım bunları kafamdan silkelemek için?
Adaletten mi konu$ayım?
Sosyolojik tahlillere mi gireyim?
El mi uzatayım?
Anlamaya mı çalı$ayım?
Sırtımı mı döneyim?
Kafamı kuma mı gömeyim?
İnanacak bir $eyler mi arayayım?
Ne yapayım?

Nereden bakarsan bak, karanlık. Neresinden tutarsan tut, ağır.

30 Ocak 2015 Cuma

a be kaynana!

Ayder'e ilk gittiğimde 10-11 ya$larındaydım. Tur (bkz:not) $ehir turuydu, grubun en küçüğü olarak maskotluk görevi de üstlenmek zorunda kaldığımdan o zaman aralığındaki ye$illik, doğa, orman ve benzeri kelimeler hafızamda ancak eser miktarda yer alıyor. Ancak bir kaç sene sonraki Çaymakçur ilâveli olan Yaylalar turu enfesti. Gelgelelim Murphy'le olan yakın ve pek mahrem ili$kimiz orada da kendini gösterdi; annemi kol altından, beni de ensemden arı soktu.

Bir kaç haftadır hafiften sevindirik olmama sebebiyet veren bir etkinlik var; Ayder Yaylası Kardan Adam Festivali.
Etkinliği düzenleyenlerden de, katılımcılardan da, ortamdan da çok bir beklentim yok doğrusunu söylemek gerekirse ama karlı bir yayladan kendimi a$ağıya salma ya da bir kardan adamla seviyesiz ili$kiler kurma dü$üncesi beni benden alıp seni sana bırakmayacak kadar sempatik geliyor bana. Bunun için de yarın sabah Sabiha'dan Trabzon'a uçup oradan da Rize'ye transfer olacağız, sonra Ayder'e çıkıp, falanlar filanlar, bi$eyler...
Ama bilindiği üzere kar denilen nesne, olay, olgu, durum, zortlatma genellikle hava sıcaklığı -4 °C ile -20 °C arasındayken olu$abilen bir $ey.
Yani Rize'de hava yarın 17 °C, pazar günü de 20 °C olmamalı... değil mi Murphy?

Be koduğumun Ocak ayı!
Sen nasıl bir ki$ilik kaymasından muzdaripsin böyle?









Lö not: Ankara'da Tempo Tur diye canciğer bir acentamız vardı, çalı$anlarından Vedia Hanım'ın kulakları çınlasın; sayelerinde çok güzel yurtiçi turlara katıldık. Müthi$ özen gösterirlerdi, rehberlerine de, otellerine de, tur içeriklerine de. Öyle $u an var olan her siksok acentanın patır patır olu$turduğu paketlerden sunmazlardı. Sanırım hâlâ varlar ama canciğerlik kısmından çok emin değilim zira tur olaylarında kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz 15 senedir. Yine de çocukluğuma çok güzel renkler kattılar, sağ olsunlar.

21 Ocak 2015 Çarşamba

terazini sikeyim senin adalet gibi!

Bu ülkede adalet kelimesinin çok uzun zamandır esamesi okunmuyor.
Kendisini adında bulunduran partiyle beraber de hepten içi bo$, kendisi de zaten yok bir formatta olduğu için herhangi bir konuda "onunla ilgili" bir beklenti içinde olmak fazlasıyla naif kaçıyor.
Ama i$te yine de bir umut, emsâl te$kil edecek bir durumla kar$ıla$abileceğimizin beklentisi içine giriyoruz; bugün de olduğu gibi.
Ve bugün de olduğu gibi yine yanılıyoruz.
Hadi bizimkisi be$eriyetten diyelim; ya sizin uçsuz bucaksız kötülükle harmanlanmı$ yanılgılarınızın men$ei nedir, neresidir?


12 Ocak 2015 Pazartesi

Je Suis Charlie... Je Suis Ahmed...

"Hassiktiiir.. $imdi vizeler sıçtı."

Nasıl bir meslekî ve be$erî dezenformasyona uğradıysam artık, 7 Ocak Çar$amba günü 13:00 civarı, garabet bir hastanenin koridorunda otururken haberlere gözüm takıldığında ağzımdan çıkan ilk cümle bu oldu. Ya da bilmiyorum, bir karikatür dergisinin basıldığını ve 12 ki$inin öldürüldüğünü aklım almadı herhalde o an. Sivas'ı unuttum, dayımı unuttum, bu toprakların yuttuğu onlarca insan evladını olanca mallığımla unutup beyin tutulması ya$adım herhalde, ne diyeyim.. Sonra hastanede i$im bitti, doğru düzgün internete bağlanabildiğim bir ortama girdim, .. o andan beri de ilk 2 gün sürekli, devamında da her aklıma geldiğinde, mantıklı olarak kurabildiğim tek cümle "nasıl amına koyim, nasıl ya?"

"Nasıl ya?"nın da 2 sebebi var.

Birincisini izah etmeye lüzum yok. $u soldaki masada oturduğunu dü$ün, yeter. O masadaki 6 ki$i $u an hayatta değil. Soldan 3. kurtulanlardan biri, alarmı çalı$tırmayı ba$aran da o. Soldan 4. de uyuyakaldığı için toplantıya geç kalan, Kasım 2011'de derginin bombalanmasına sebebiyet veren kapağı çizen ki$i. Bir de Ahmed Merabet var. Hani $u son anları ve son cümlesinin -"Non, ç'est bon, chef."- yayınlanmasında beis görülmeyen.

Diğer sebep ise; 2 gün - 2 gece boyunca biraderlerin yakalanamamı$ ve üstüne üstlük kendilerine destek veren 2 canım ciğerim çok sevgili din karde$imin de ba$ka saldırılar organize edebilmi$ olması.
Bu koduğumun Evropa ülkelerindeki polis / ordu / jandarma birimlerinin doğru düzgün ve koordineli tepki verebilmeleri için illa ülkelerinde bir ya da birden çok vakayla deneyim mi ya$amaları gerekiyor?


Geldi onlarca teori ve ileriye yönelik senaryolar, gani gani.. Gelmeye de devam ediyor.

- Fransa'nın Filistin'in devlet olarak tanınmasını hükümetten talep etmesine misilleme.
- Hollande'ın 2017 seçimlerinde silinip yok olması.
- İslam'a yönelik nefreti yükseltme ve dinler sava$ına zemin hazırlığı.
- "Avrupa'nın 11 Eylül'ü" tanımlaması. Bu kez de Avrupa ülkelerinde, Müslümanları zora sokacak tedbirler ortaya çıkacak..?


Sek teori olsa yine bir nebze rahat edersin.
Beyinleri ishalli göt kıvamındaki onlarca $eref yoksunu tek hücreli, adamların arkasından oh çekip katillerine rahmet okudu ve okumaya devam ediyorlar ya lan? (Tek hücreli dedim ya, hakikaten tek hücreli bunlar. Çoğalıyorlar sadece, ölmüyorlar da. Kendilerinden kopyalayıp kopyalayıp ta orta dünyaya kadar gidiyorlar.)

"Peygamberimizi şöyle böyle çizmişler!!!11!!! Gebersin itler!"
"Fransa'da ölen yavşaklara rahmet okuyacak değiliz iyi olmuş"
"Fransızların Cezayir'de yaptıkları katliamları unutmayın!!"
"İslam'ın mukaddesatına alçakça saldırma küstahlığı gösterenler cezalarını bulmalıdır"
"Dün Nijerya'da 2000, Irak'ta 83, Yemen'de 38, Suriye'de 26, Afganistan'da 16 kişi Fransa'da 12 kişi ÖLDÜRÜLDÜ. Fakat dünya sadece Fransa'yı konuştu!!!!"
"Dine saldırı, silahlı saldırıdan daha büyük teröristlik!"
"Ülkenin dört bir yanından şehitler geldiğinde göremediklerimiz, dün Taksim'de protesto gösterilerindeydi..!!!!"


Aklı selime davet etsen..? Anlamazlar.
Hakaret etsen..? Bunların varlığı insanlığa hakaretken, hak ettikleri kelime yığınlarını sarf etmek, maalesef sadece ve sadece bo$a kürek çekmek.
Adamlar acıyı bile sidik yarı$ına döndürebiliyorlar ve yaptıklarının ne kadar ahlâksızca olduğunun farkında bile değiller. Farkındalarsa da umurlarında değil.

Sadece toplum olarak değil; global anlamda müthi$ tahammülsüz bünyeler hâline geldik malumunuz.
Kimsenin bir diğerinin fikrine inancına, beğenisine, söylediğine ya da söylemediğine saygısı, desturu kalmadı.
Saygısı kalmamayı da geçtim; vayır vayır fikir özgürlüğü diye yırtınırken diğer taraftan da kendi fındık beynine ters gelen yakla$ımları bilumum sanal, akabinde de sözel ortamlarda yerden yere vurarak, yetmeyip ki$inin temel haklarını tehdit ederek, olmadı hayatına kast ederek kendi fikrini, ideolojisini, hukukunu geçerli kılmaya çalı$an sığır sikleri, enginlere sığmam ta$arım kıvamında gittikçe çoğalıyor.
Ne yapalım, nerelere kaçalım, ne olacak, nereye varacak bunun sonu?
Daha kaç arsızlık, yüzsüzlük, $erefsizlik, ayıp, kayıp, günah, acı sonu gelmeyen din - dindarlık - dini öğeler - peygamber - allah - kitap kümesine dâhil edilerek me$ru kılınacak?
Anasını satayım yedi düvel tiksindi yaka silkti topluca tüm müslüman âleminden, topla$ıp topla$ıp tefe koymalarına da çeyrek var; siz de mağduriyetiniz de yalan dolan hadisleriniz de bir bitemediniz.


Oradan oraya seken saçakları toparlamam çok mümkün değil. O yüzden seyrettiğimde höyküre höyküre ağladığım Sınır Tanımayan Palyaçoları takdim ederek uzakla$ayım.
http://youtu.be/3O4M1nGITzY



Post Scriptum:
1.5 sene sonra yine alev püskürterek geri geldim. Hiç bitmiyor kavgam; ne kendimle ne de dünyayla. Ama normalde bu yazıyı da (hatta daha da katmerli sinkaflı versiyonunu) sözlüğe yazmayı planladığım halde, fikrini beğenmediği herkese orospu çocuğu deme hakkını kendinde gören tek hücreliler yığınına annemin kulaklarını çınlatma fırsatı vermek istemedim. $u an ruh sağlığım bu tür bir gözü dönmü$lüğe sakin yakla$mayı becerecek durumda değil zira.


* Bu Wolinski karikatürü de 4-5 sene önce İstanbul Fransız Kültür Merkezi i$birliğiyle gerçekle$en bir sergiden.

15 Ağustos 2013 Perşembe

hayat bazen çok rerörö.

Ağır kötümserliğiyle, mutsuzluğuyla ve (inatla) bardağın bo$ tarafını görmesiyle bilinen bir insanım. Hayatımda uzun ya da kısa süreli kalan hemen herkes bu duruma bir el atmı$, atmaya çalı$mı$tır lâkin ba$arılı olmaya azmeden, ara verse de yılmadan uğra$an ki$i sayısı ise (bunlardan bir tanesi için bkz: Türk alfabesinin 13. harfi) maselülüf bir elin parmakları kadar.

Bazen bir sille yiyorum ben bu azimkârane güruh mensuplarından. Kötü anlamda değil ama. Çok kırılgan, zarif, inceden sarıp sarmalayan bir cümle sarf ediliyor ya da eylemde bulunuluyor ve ben; sözde detaycı, sonsuz empati sahibi, güya nazik bir bünye olarak be$eriyetten nasiplenmenin aslında ve gerçekte ne demek olduğunu, kendimi kaptırıp haldı haldır bir $eylerin pe$inde ko$tururken kaçırdıklarımı, ha babam depresif ve perde inmi$ gözlerimin görmediği mikroları yakalayıveriyorum bir anlığına.

Misâl; sıcaktan, önümüzdeki bir kaç gün içinde i$siz kalacak olu$umdan, yine önümüzdeki bir kaç gün içinde evimi ta$ıyacak olmamdan, evimi ta$ımak üzere gelip her bir $eyi tastamam etmeden gitmemeye and içmi$ ailemden, götün tillahı soon-to-be-ex-patronumdan, dü$üncesiz arkada$larımdan, .. aralıksız $ikâyet edip, avazım çıktığı kadar bağırıp çığlık atacak durumda olduğumdan dem vurduğum bir adam;
"I heard your scream as a primal one, which means the start of a new life! New job, new home, new friends…"
diye yazıveriyor. Ve ben ancak ka$larımı soru i$areti yapıp elim böğrümde bön bön ekrana bakakalıyorum.

Ne güzel adamsın sen Jérôme.

22 Temmuz 2013 Pazartesi

karın ağrısı.

Sevgili angut cinsi Airbnb kullancıları,

O çok sevgili telefonlarınıza rezervasyon talebinin ya da mesajların dü$tüğünü görüyorsunuz.
Ve bunları gördüğünüzü de biliyoruz.
O zaman ne halt etmeye 2 satır cevap karalamak ya da red / kabul geri bildiriminde bulunmakta zorlanıyorsunuz?
Kurde$en döküyoruz lan burada!!!

Sevgiler,
İmza: Ms. HerHaltaAtarlanabilmeKapasitesineSahibim.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

bugün de böyle.

"Kahkaha atarken ağlama, ağlarken katılma" + nefes alırken martı gibi çığrınma sürecine ho$geldim..!
Epeydir sesin soluğun çıkmıyordu sevgili vücut iflas modum; iyiydi de aslında böyle..?

******************************

Genel müdür - çalı$an, alt - üst ili$kisinden ziyade ilk defa abi - karde$ moduna girebildiğim, 2 - 3 ay önce "en kötü sırt sırta verip ayrılacağız buradan" replikli beyfendiyle aramızda hem soyut hem de somut olarak camlı duvarlar var artık. Birbirimize bakıyoruz görmüyoruz ya da bakmaya bile tenezzül etmiyoruz.

******************************

Yav$ak / omurgasız / diki$ tutmayan tıynette insanlara imrenir oldum ya daha da belâmı aramasam / istemesem de olur.

******************************

Benim bir evim daha doğrusu kibrit kutusundan hallice bir dairem var artık İstanbul'da; annemin ve babamın aldığı.
Hiç gitmedim gidemedim; sokağı dâhi görmedim. Fırsat mı bulamadın derseniz.. Bilmiyorum, yaratmaya kalkarsam yaratır(d)ım herhâlde ama sanırım fırsattan ziyade bezginlik ve isteksizlik. Alındı, bitti gitti i$te modundan öteye geçemiyorum maselülüf. Onca senedir tutunmak için yırtındığım $ehirde bir yuvam var ve bu benim umrumda değil.

******************************

Boogy The Event Company!!
4 senedir yırtınıyorum bir parçan olabilmek ya da en azından bir görü$me koparabilmek için!
Mecbur muyum ben network üzerinden ya da onun bunun referansıyla gelmeye?
7 - 8 senelik emeğimle, aranızda olabilmek konusunda yılmaksızın sürdürdüğüm çabamla, görü$me sonrası üzerinizde bıraktığım etkiyle karar verseniz olmuyor mu?
İlla araya birilerini mi sokmak, onunla bununla mı takılmak gerekiyor?

10 Temmuz 2013 Çarşamba

yine.

Bir, hatta birden çok orospu çocuğunun yönetiminde heba olmak, yalanlara ve $erefsizliklere göğüs germeye çalı$mak nedir ne değildir günlerdir ya$ıyoruz, biliyoruz. Bunun mikro boyutuyla cebelle$iyorum ben haftalardır, aylardır ama özellikle 13 Haziran'da ve bugün bütünüyle hissettim, hissediyorum "bir orospu çocucuğunun altında çalı$mak." nedir, ne değildir. Aslında bu zamana dek o kadar çok tatbik ettim ki bu konuyu, at buradan Hakkâri'ye kadar gider anlatacaklarım. Ama hiç biri bana hem i$ hem de para yönetimi bilmez sonuncusunun yaptıkları kadar koymadı.

Uluslararası bir organizasyonun açılı$ - kapanı$ etkinlikleri için hazırlanıyorduk $ubat'tan bu yana. (Çünkü evet, böyle hazırlıklar sadece 4 ay önceden ba$larsa inanılmaz verimli ve minimal stresli geçiyor..!) Etkinlik alanına daha $antiyeyken girdik, ha babam de babam zemin kaz, forklift / konteyner / tır / kamyon / ayarla, plywood kapla, truss çek, konstrüksiyon / ekipman kontrolü yap, ekip ayarla, ekibe çemkir, ekibi sev, ekibi doyur, mapping hazırlıkları yap, oda anahtarları / temizlik / insaniyet adına etkinlik alanı yöneticileriyle kavga et, patlayıcı maddeler için bomba ekibini kar$ıla, vs. vs.
Ebeminkini tersten 3 boyutlu gördüğüm, 2 saat masa üstü uykularla bütün bir günü geçirmeye çalı$tığım, habire İngiliz - Fransız - Alman ekiplerle Türk ekiplerin arasını bulmak için yırtındığım, hayatım boyunca hiç alttan alan biri olamasam da sırf i$in selâmeti açısından tedarikçilere g.tünü yiyim çerçevesinde yakla$tığım hâlde 2 $ırfıntıya "önce teknik ekibim yemek alacak!" diye diklendiğim için kovuldum ben projeden 20 - 25 gün önce. Ama kararı iplemeyip kıçın kıçın bir yerlerinden dâhil olabilmek, ilgilendiğim konularda köprü olarak kalabilmek için bir odaya saklanarak bağlanmaya çalı$tım. Bir $ekilde de (direktörüm o giderse ben de giderim diye tehdit ettiği için) bağlı kalabildim 6 Temmuz'da son tırın da ayrıldığı load-out'a kadar. 7'sinde döndüm, sersem sepet gibiyim, uykum düzene girer mi ne zaman girer, örselenen parçalarımın üstünü örter miyim daha henüz kestiremeden bugün öğrendim ki bayramdan sonra $irket kapanıyor (küçülüyor) ve ben i$sizim. Yine. Çok kalın ve yağsız bir kazık olarak girdi çünkü bu i$ bize. Ama dinletemedik bunun böyle olacağını.

Bundan sonra ne yapacağım?
Bilmiyorum.

Yine.

***********

- Ceren'in "hakkımda"sını hüp diye içime çekip hayatıma adapte etmek için çok mu geç kaldım? Daha doğrusu niye beceremiyorum?
+ Her türlü dini, ruhani, inanca yönelik öğeyi reddeden ben yeryüzü iftarının bir parçası olmak için can atıyorum.

İi$te böyle hem duvar örüp hem o duvarların altında kalmaktan çok sıkıldım.

26 Haziran 2013 Çarşamba

Antoine.

Je souhaite, tu seras toujours une partie de ma vie.

10 Haziran 2013 Pazartesi

video mapping.

An itibariyle 25.000 ki$ilik bir olimpiyat stadının yayın odası merdivenlerinde oturmu$, olu$um sürecine tanık olmanın çok az ki$iye nasip olduğu bir kaleideskopu (bkz: konu) seyrediyorum. Umarım yüzümüz kara çıkmaz.

2 Haziran 2013 Pazar

#direnbesiktas

Evim yanıyor, caddem yanıyor, bir parçası olarak kalmak için yırtındığım şehrim zehir soluyor ama ben bu siktiğimin Mersin'inde göt oğlanlarının geleceği 2020'ye hazırlık mahiyetinde !!!! bir etkinliğin hazırlıklarını yapıyorum.
Özür dilerim İstanbul, seninle beraber direnemiyorum.

29 Mart 2013 Cuma

moymoy vs. 4 kelime.

Ofiste kaldım. Aslında kalmadım ama eve gitmek istemiyorum. Pazartesi günü de Antalya'ya vınlıyorum sktirik bir operasyon için de onu toparlamak bahanesiyle oyalanıyorum. Kongre. Sonrasında Mersin çok kalın girecekti buna emindik ama bugün öğrendim ki senaryo deği$mi$. Tam anlamıyla s.ki tutmak. Bu kadar i$ini bilmeyen ve daly.rak bir emir subayı olursa ba$ında olacağı budur. Pff.. Neyse ki Grooveshark ve 90'lar güzel $eyler. Öyle ki 1990 model bir $arkı beni fırlattı attı 14 - 15 ya$larıma, Bursa'ya. Beni ezip geçen İstanbul, arada O'nunla aynı havayı solumaktan mutlu olduğum $ehir oluverdi birden.

O; kutup ayısı.
Onlarca hata, yanlı$ karar, deği$tirmek istediğim an var hayatımda ama hepsini sağlı sollu geçerek en büyük pi$manlığım kürsüsüne yerle$en. 10 sene boyunca, asla hayatımda elle tutulur bir yeri olmayacağını bile bile a$ık olduğum. Gülen bir fotoğrafını gördüğümde hep sıkı sıkıya kapalı olan perdeleri sonuna kadar açıp, sevmediğim güne$i kucaklamı$ gibi hissettiren. (Hatta $öyle osuruktan bir cümle bile kurdurabilen.) O olmayacağına göre kimse olmasın diyerek bütün xy kromozomları kendimden uzak tuttuğum. Beni 17 ya$ında ilk kez bir gün nihayet yenileceğim, o içimdeki dibi olmayan kuyuyla yüzle$tiren. Hayatımı gözden çıkarmama sebep olan. Çok sevdiğim piyanoyla arama duvara ördüren. Dünya üzerinde geçirdiğim çeyrek yüzyılda ultra kazulet ve kütük bir insan yavrusu olarak ağzımdan o güne kadar ne ana baba ne dost ba$ka hiç kimse için çıkmamı$ bir cümleyi ortodontik kafeste daha fazla tutamadığım bir itiraf anında $a$kınlığın dibine vurup "Benden nefret ettiğini dü$ünüyordum halbuki.." dediği an içimi kurutan. Bir daha kimse için bir $ey hissedemememe sebep olan. Deli gibi a$ık olduğumu zannettiğimde aslında a$kın ne demek olduğunu bile bilmediğimi, sevmeyi bile beceremediğimi gösteren.

Yıllar sonra aynı isim ama bu sefer boz ayı. Bir ba$ka gülünce gözlerinin içi gülen. Gördüğümde ya da msn'den dürttüğünde "Bak! Ben de $imdilik sadece seksüel içerikli de olsa bir $eyler hissedebiliyorum!"un ni$anesi olan mide oynamalarının, sonrasında artık sadece nefesimi kesip, burnumun sızlamasına yol açan. Nefretin, bazen direnç ve tepkimede kalabilmeme yardımcı bir araç olsa da kendisi için söyleyemediğim sözlerin toplamına ve dı$arı çıkma fırsatı bulamadıkları için zamanla $ekil deği$tirip elle tutulur, gözle görülür hâle gelen bir $ey olması. Jehan Barbur'e de, telaffuzuna da, $arkılarına da katlanamadığım hâlde sırf ha$metmeap seviyor diye izlemeye ba$ladığım Behzat Ç.'nin 2. sezon son bölümünde duyunca sandalyeden dü$erek ağladığım $arkı; ağzımdan çıkmasına yine izin verilmeyen 2 kelimeyi barındıran..

4 kelime.
Zuhurat: Gerçekle$eceği dü$ünülmeyen, hesapta olmayan, umulmadık, olağan dı$ı olgular.
Tesadüf: Yalnız ihtimallere bağlı olduğu dü$ünülen olayların kesin olmayan, deği$ebilen sebebi.
Tevafuk: Birbirine uyma, uygun gelme.
Tenakuz: Çeli$me, çeli$ki.

serkan = kan-ser. kangren. çürük.
men pesend kartiy hon.